Rahmet peygamberi sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV), torunları Hasan ve Hüseyin’i kucağına alır, okşar, öper ve her zaman sevgisini gösterirdi. Hatta namaz kılarken torunları O’nun omuzlarına ve sırtına çıkardı. Onlar rahatsız olmasınlar diye belki oyunları bozulmasın diye torunları omuzlarından inene kadar secdeden başını kaldırmazdı. Biz ise namazda önünden geçti diye evde çocuğunu ve torunlarını; camilerde çocukları azarlayan hatta bazen döven insanlara şahit olduk geçmişte. Tabi bu davranışın temelinde her zamanki gibi peygamberi yeterince tanımayışımız ve bilgisizliğimiz yatmaktadır. Sevgili Peygamberimiz, sokak ve çarşılarda karşılaştığı çocuklara selam verir, saçlarını okşar ve onlara bir şeyler ikram ederdi. Çocuklara karşı çocuk gibi davranır, onların dünyalarına girebilmeyi çok iyi başarırdı. Biz hadisinde “Küçük çocuğu olan, onun hatırı için onunla çocuklaşsın” buyurmuşlardır. Biz de bu tavsiye üzerine “Çocukla çocuk olunmaz” sözüne karşı çıkarak hayır “Çocukla çocuk olunur” diyoruz.
Yetimliğin ne demek olduğunu çok iyi bilen sevgili peygamberimiz “Yetimin başını okşamayı, onları sevmeyi ve onlara ikram etmeyi ” öğütlemiştir. Burada Ma’un Suresi’nde yetimi itip kakanın lanetlenişine şahit olduğumuzu da unutmayalım. Peygamber Efendimiz özellikle yetim ve yoksul çocuklarla yakından ilgilenir, kız çocukları arasında hizmetçi ve isçi gibi çalışmak mecburiyetinde kalanlara da merhametle davranır, onların her istediğini dinler, her ihtiyacını gidermeye çalışırdı. Geçmişten günümüze yetimlerin sıkıntılarını burada uzun uzun anlatmaya gerek de duymuyoruz.
Bir gün Peygamber Efendimiz (SAV) torunu Hasan’ı öpmüştü. Yanında bulunan Akra, ”Benim on çocuğum var, hiç birini öpmedim.’ dedi. Rasulullah (SAV) hayretle adamın yüzüne baktı ve buyurdu ki, “Eğer Allah sizin gönüllerinizden rahmet ve şefkati çekip çıkarmışsa ben ne yapabilirim?” buyurdu. Bazılarının söylediğinin aksine çocuğa duyduğumuz sevgiyi göstermeli yansıtmalıyız. Herhalde bunun en iyi göstergesi sıcacık öpücüklerden oluşmaktadır.
Peygamber Efendimiz (SAV), çocukların eğitimiyle de yakından ilgilenmiş; onların hayırlı bir nesil olarak yetişmelerine çok büyük ehemmiyet vermiştir. “Çocuklarınıza iyi bakınız. Onları güzel terbiye ediniz.”, ‘Hiç bir baba çocuğuna güzel ahlak ve terbiyeden daha üstün bir hediye vermiş olamaz.” buyurmuşlardır.
Annelerin çocuklarına gösterdikleri şefkat ve merhamet, peygamberimiz memnun ederdi. Bir gün fakir bir kadın çocuğu ile Hz. Aişe’yi ziyarete gelir. Hz. Aişe, evde olanlara ikram edecek bir hurmadan başka bir şey bulamaz. Hurmayı anneye verir. Anne, hurmayı ikiye bölerek çocuklarına yedirir. Bundan son derece duygulanan Hz. Aişe, olayı Peygamberimize anlatınca, Peygamberimiz: ‘Kimin kız çocukları olur ve onları geçindirmekte sabır ve tahammül gösterirse, onlar o kimse için cehenneme siper olur.’ buyurdu.
Özetleyecek olursak Efendimiz (SAV) çocuklarla bazen bir baba, bazen bir dede bazen de kimsesiz, yoksul ve yetim çocukların hamisi (koruyucusu), bazen de bir çocuk olarak iletişim kurmuştur. Ama ne şekilde olursa olsun onların dünyasına girmeyi başararak iletişimini iyi bir şekilde tamamlamıştır. Tabi ki bu sağlam iletişimin altında yatan o eşsiz sevgi yer almaktadır. İbadetine çocukları da katarak onları küçükten ibadete yatkınlığa alıştırırken; zaman zaman çocukların oyunlarına katılarak onlara oyun içinde iyiliği, dürüstlüğü, saygı ve sevgiyi öğretmiştir. Bir eğitimci olarak çocukların oynayarak, eğlenerek daha iyi öğrendiklerini ve daha istekli olduklarına şahit oluyoruz. Hangi alanda olursa olsun iyi bir eğitimin sağlıklı bir iletişimden geçtiği de artık bilinen bir gerçektir. Tavsiyemiz çocuklarınızı eğitirken onların dünyasına girmeyi başarın… Kısacası çocuklarla çocuklaşın.
Sağlıklı ve huzur dolu günler dilerim.
20.12.2008 | Musa AYDOĞDU