Öğrenmenin yeri, zamanı, yaşı, başı yok demişler. Ne doğru söylemişler. Geçenlerde bir yolculuk sırasında kulak misafiri olduğum şu sözler bu yazıya ilham kaynağı oluverdi: “ İnsanın adamlığı dilinin altında gizlidir.”
Gerçekten bu içi dolu ve anlamlı bir sözdü benim için. Daha önce duyduğum ve bildiğim halde sanki ilk defa duymuş gibiydim. Aynı anda aşağıdaki sözler de zihnimden sırayla geçiverdi:
“Konuşmak zor zanaat öyleyse”,
“Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı”,
“Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.”,
“Kurşun yarası geçer, dil yarası geçmez”
Ne insanlar vardır çevremizde de yıllarca arkadaşça ve dostça yaşamışsınızdır da; bir zaman, bir yerde, bir olay ve durum karşısında bir söz söyler ve biz irkiliriz, sarsılırız, adeta yıkılırız. Beynimizde çakan şimşekler, zihnimizde oluşan gürültüler kalbimizi de sarsar, kalbimiz kırılır da “tanıyamamışız, tanıyamamışız” diye hayıflanır dururuz. İşte tam da böyle bir durumda söylenecek sözdür bizimkisi. Adamlık için, kişinin insanlığının mikyası için bir test olmuştur bahsettiğimiz söz. İnsanlığının derecesini, ölçüsünü göstermiştir kişi.
Hani biz söz vardır: ” Bir kabın içinde ne varsa dışa o taşar.” Doldurdukça içindeki iyi/kötü şeyler dışa taşarak kendini belli eder. Süt dolu bir kaptan süt taşarken, içinde zehir barındıran bir kaptan taşacak olan da zehirden başka bir şey olmayacaktır. Adeta doldukça dışarı zehrini kusacaktır. İnsan da böyle. Kapalı bir kutu gibi… Bazen içinde ne olduğunu anlayabilmek bizce mümkün değil. Onu ancak yüce yaratıcımız Hz. Allah bilir. Ayeti kerimede de bu durumu şöyle açıklanmaktadır: “Siz bir şeyi açıklasanız da gizleseniz de şüphe yok ki, Allah her şeyi bilir.”(Ahzab, 54) Bizlere sır olan kişinin dilinin altını / iç dünyasını anlayabilmek için belki bazen yılların geçmesi gerekebilir. Adamlığını öğrenebileceğimiz ipucu dilinin altındakinin dışa taşmasıyla belirgin hale gelecektir.
Halbuki bizim İslam inancımız, dinimiz bu türdeki kişilikleri, onların tutum ve davranışlarını onaylamaz ve asla kabul etmez. Kişi inancında, ibadetinde, ahlakında ve hayatının tüm alanlarında dosdoğru olmalıdır. Nifak olmadan gerçek yüzünü göstermelidir. Amelinde riya olmadan ihlası yakalamalıdır. Konuşurken Yüce Kur’an’da buyrulduğu gibi “yumuşak söz “ söylemeli, efendimiz (s.a.v)’in duyurduğu gibi “ güzel söz sadakadır”ı ilke olarak benimsenmelidir.
Özetlersek dilimiz yani kullandığımız kelimeler düşüncemizi, duygularımızı, kişiliğimizi ve kimliğimizi ele verir. Kimliğimizi ihbar etmiş, iç dünyamızı ifşa etmiş oluruz. Bu nedenle içimizdeki hastalıklı hallerin düzeltilmesi önem arz eder. Dışımız ne kadar alımlı da olsa insana saygı getiren şeyler kişiliği, ahlakı ve karakteridir. İç dünyamız güzel oldukça dilimiz de güzellikleri yansıtacaktır. Hacı Bektaş Veli’ye ait şu söz bizim için burada oldukça manidardır. “ İçi pisliklerle dolu bir şişenin dışı ne kadar yıkanırsa yıkansın o şişe yine pis sayılır.”
Kaybetmememiz gereken tek şey insanlığımızdır.
Onu kaybeden, aslında her şeyini kaybetmiş demektir.
16.07.2013 | Musa AYDOĞDU