Bir hac yolcusudur yola çıkan. İlahi emri yerine getirmektir arzusu. Yüce yaratıcımızın kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’deki buyruğunu hatırlamak gerekiyor şurada.”… Yoluna gücü yetenlerin o evi haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır…”(Al-i İmran Suresi, 97). Bu yüce emrin farkında olan her inanç insanı o kutsal mekanı her zaman zaten görmek isteyecektir. Günün beş vakit namazında o yöne (kıbleye) dönen nice insanın aynı duygu örüntüsü içinde oluşu da oranın adeta bir çekim merkezi olmasını sağlamaktadır.
Yolcu ilahi emrin bilincinde çıkar ve düşer yoluna. Niyetini çoktan yapmıştır. Nasip olur da bir gün düşerim yoluna diye. Dönen bir hac yolcusunun “Allah herkese nasip etsin” deyişine içten gelir dualar ve dudaklardan dökülen sözcükler kulaklar tarafından aynen süzülür.
Artık nasip olmuştur yolcuya gidiş. Şimdi Allah hakkı içindir yolculuk. Kişi hac yolcusu olmuştur. Kalplerde heyecan etkisinde bir titreyiş vardır. Yürekler ise hisler yumağında sarmalanmıştır. Bir an önce, bir an önce varıp gitmeli der bu yürek… Zaman uzadıkça sabırlar azalır, duyulan hasret ise kat kat artar. Peygamber diyarına duyulan özlem kelimelerle anlatılamayacak kadar çok fazladır. Varıp gitmelidir yolcu bir an önce… Başka bir dünyaya girmek vardır çünkü bu yolun sonunda. Sonunda anadan doğma gibi arınmak vardır bu yolculuğun. Hac yolculuğu uzaklaştığımız öze tekrar dönüşün yolculuğudur aslında.
Tekrar tekrar hatırlanır ve uygulanır yolculuk boyunca gerekli kurallar. İnsanlar arasında yükselen putlar burada kırılır. Makama dayalı ayrıcalık giderilmiştir. Parasal gücün varlığı hissedilemez olmuştur. Fiziksel farklılık da yadırganamaz burada. Yüce Peygamberin Veda Hutbesi’nde üzerine vurgulayarak durduğu “Hepiniz Adem’in çocuklarısınız” ilkesi en temel ilkelerden biridir. Takvaya yakınlık da hac yolcusunun kazançlı dönebilmesi için en uyarıcı bilgidir.
Uzaktan ve yakından gelen, kadın erkek, küçük büyük, siyah tenli beyaz tenli, doğulu batılı, zengin fakir vb insanların Kabe çevresinde yaptığı tavaf evrendeki o muhteşem döngüye katılmak değil de nedir? Bir hac yolcusunun kendi özüne dönüşüdür bir nevi bu tavafın kendisi. Arafat’a çıkan hac yolcusunun vakfesi (Arafat duruşu) zaman zaman durmanın, duraklamanın kendini kontrolün imgesi gibidir. Safa ve Merve de yolcuya iki durak gibidir. Gidiş gelişlerin yaşanacağı iki durak arasında amaca ulaşmak için tekrar tekrar çabanın önemini ortaya koymaktadır.
Yaşananların hepsi büyük vahyin yankılandığı gök kubbe altındadır. Her şey yüce vahyin yeşerdiği yeryüzündedir. Değişen ise gelip geçen hac yolcularıdır. Onların kokuları dağılır bu semaya, o yolcuların duyguları siner bu yere. Zamanı gelince “bir zaman bir hac yolcusu gelip geçmişti” deyip şahit olsunlar diye.
Sanki bir rüyadır yaşananlar. İnanası gelmez insanın. Peygamberin makamında artık yolcu kendisini kaybetmek üzeredir. Duygular ifade edilemez haldedir. İçinde güzel yolculuğun sağladığı büyük bir mutluluk vardır. Bunun yanında yüreğinin burkulduğunu hisseder yolcumuz. Çünkü zaman artık başka işlemektedir. Yolculuğun sonu gelmek üzeredir. Yaşananlar bir bir gözden geçirilir. Yapılan niyetin ve yerine getirilen Allah hakkının kabulü için tekrar tekrar yine Allah’a el açılır. Belki bu el açış bir kere daha nasip olması istenilen hac yolculuğu içindir. Belki bekleyen nice hac yolcuları içindir. Artık hac yolcusu için dönüş vaktidir….
Dönen bir hac yolcusunu ziyaret ettiğiniz oldu mu? Belki oldu, belki de nasip olmadı. Ne diyelim. Peygamber diyarından gelecek bir yudum zemzem ile özlemini duyduğumuz o hac yolculuğuna olan susuzluğunuzun dinmesi dileğiyle.
15.11.2008 | Musa AYDOĞDU