Hayat iki nokta arasında bir çizgi dedik durduk. Her gün bizim için bu çizgiye koyduğumuz bir nokta… Noktalarımız çizgimizi oluşturacak. Belki uzun, belki çok kısa olacak çizgimiz bunu bilmiyoruz. Ama bildiğimiz bir şey var o da kalıcı izler bırakmak isteyişimizdir.
Evet, böyle demiştik önceki yazımızı bitirirken. Bugün bu ilk ve son nokta arasından bir noktadan bahsedeceğiz. Noktalarımızın varlığını görmeye, önemini anlamaya çalışacağız.
Yaşımız eriyordu artık. Elimiz kalem tutmaya da başlamıştı. A’yı öğrendik önce, sonra B’yi, sonra da C’yi… Derken harfler heceleri, heceler de kelimeleri kovaladı. Kelimelerimizi kelimelerimize ekledik. Bir araya getirip onları topladık. Yani onları cümle yaptık. Ve öğrendik ki cümle cümle olmak için bir noktaya muhtaçmış. Şaşılacak bir şey değil mi gerçekten. Koca koca, upuzun cümleler küçücük bir nokta karşısında durmak zorundaydılar. Evet, nokta o kadar güçlüydü ki büyüklüğü yani uzunluğu ne olursa olsun cümle olmak noktayı bulmaktan geçiyordu. Nokta olmadan cümle olunamazdı. Noktayı bulmadan cümle kurulmazdı.
Noktanın gücü diyoruz işte buna. Bir an durmak, aslında bir an duraklamaktır onun yanında. Nefes almaktır nefes. Devam etmek için onca zaman daha. Daha iyi gitmek için, daha çok anlamak için, derinliğine hissetmek için her şeyi. O kadar etkili ki nokta, hele yan yana üç nokta gelmeye görsün. Neleri anlatmaya kadir…
Soralım kendimize. Biz bir nokta kadar güçlü müyüz? Kelimelerimize kelime eklemeyi sevdiğimiz doğru. Ağzımızdan çıkan cümlelerin ardı arkası da kesilmiyor. Bir bir sıralıyoruz hepsini. Ağzıma geleni söyledim demeyi de ihmal etmiyoruz. Hırsımız o kadar büyük oluyor ki bazen dizginleyemiyoruz. “Gerçekten insan, pek hırslı (ve sabırsız) yaratılmıştır” (Mearic,19). Alıp yutuyor tüm benliğimizi. Kendimizi kaybediyoruz. Halbuki bir nokta diyebilsek cümlemize. Bir nefes alsak. Kalbimiz biraz rahatlasa. Karşımızdakine bir baksak. Bir noktanın varlığı bir hayat çizgisinde ne kadar önemli bir daha düşünsek. Bir nokta diyebilsek yani kısaca. “And olsun ki sen onları konuşma tarzlarından tanırsın. Allah işlediklerinizi bilir.”(Muhammed,30) “Güzel söz ve bağışlama, arkasından incitme gelen sadakadan daha iyidir… “(Bakara, 263) “…”İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin” diye de emretmiştik…”(Bakara, 83)
Evet, bilinip tanınıyoruz bu hayat boyunca. Ama nasıl? Noktalarımızla, yani yaşantılarımızla. “Görmedin mi Allah nasıl bir misal getirdi: Güzel bir sözü, kökü (yerde) sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaca (benzetti).”(İbrahim,24) Evet, devam ettirebildiğimiz bir hayat yolculuğumuz ve bu yolculukta kalıcı izler bırakma isteğimiz var. Hem de hem de hep daim kalsın diye düşünürüz yaptıklarımızın. İşte bunun için Yüce Allah çok kısa ama oldukça anlamlı bir örnek veriyor bize. Sözlerimiz bizi sabitliyor ya da yerimizden oynatıyor. Ve o sözleri güzel noktalarla tamamlamak sabitliği yani kalıcılığı arttırıyor.” Kullarıma söyle, sözün en güzel ini söylesinler. Sonra şeytan aralarını bozar. Çünkü şeytan, insanın apaçık düşmanıdır”(İsra,53)
Bunu biliyoruz. Ama bilmek yetmiyor işte bazen. Davranışa dönüştürmek gerekiyor. Bir varlık olarak doğduğumuz andan son nefesi verinceye kadar devam edip giden bu davranışlar örüntüsünde ve hayat alanında çok şey yapıp geçiyoruz.” İman edip de iyi davranışlarda bulunanlara gelince, onlar için çok merhametli olan Allah, (gönüllerde) bir sevgi yaratacaktır”(Meryem,96),Her sözümüz bir noktayla tamam oluyor. Her davranışımız da ayrı bir nokta. İşte bunların birikip oluşturduğu bir çizi oluyor hayat bizim için. Bazıları için dümdüz, bazıları için kırık bir çizgi…” Hz. Enes (R.A) anlatıyor: “Dünya sevgisi her çeşit hatalı davranışların başıdır. Bir şeye olan sevgin seni kör ve sağır yapar.”
( Kütüb-ü Sitte, Hadisler 1944) Ya kör oluyor gözlerimiz kendimizden ve kendi çıkarlarımızdan başka bir şey görmüyoruz. Yanlış yerde nokta deyip o an durup onu düzeltmeye çalışmıyoruz. Ya da sağır oluyor kulaklarımız, sonuna kadar kapalı oluyor duymak istemediklerimize.
İşte bu anda unuttuğumuz bir şey var son noktanın ne zaman konulacağı. Sanki upuzun bir çizgi oluşturacakmış gibi yaşıyoruz. Ama son nokta bizim için bir gayb konusu, bilemediğimiz bir zaman. .” Sizi bir çamurdan yaratan, sonra ölüm zamanını takdir eden ancak O’dur”(En’am,2). Ancak bilebildiğimiz ve hissedebildiğimiz gerçek ise şu anın yaşanmışlığı oluyor. İşte hayatın sırrı ve kalıcı iz oluşturan noktaların gücü şu anda gizli kalıyor. Şu an yaşadığımız ve bitmek üzere olan hatta biten andır. Gelecek olandan haberimiz yok. Geriye kalan tek şey ise devam edebildiğimiz sürece kalıcı izler bırakmaktır. O da bu noktaların/hayatımızın güzelliğine ve iyiliğine bağlı. Bunu istiyoruz. Çünkü“İyi ad hoş kokulu yağdan iyidir” (Tevrat; Vaiz,7)
Özetleyecek olursak, bu iki yazıda bir kelimeden hareketle birçok şeyi anlatmaya çalıştık. Nokta. Bu kelime bu yazılarda üç şeyi temsilen kullanıldı.
Birinci olarak nokta kelimesi varlık sahnesine çıkan yeni bir varlığın/insanın ortaya çıkışını yani yaratılışını temsilen kullanıldı ve buna ilk nokta denildi. Ayrıca ilk nokta deyimi insanın doğumunu yani hayata başlangıcını belirtmek için de kullanıldı.
İkinci olarak nokta kelimesi son nokta deyimiyle yazıya döküldü. Burada genel anlamda varlıkların hayat sahnesinden çekilişini temsil etti. Özel olarak ise insan hayatının son bulduğu an, yani ölümü temsilen kullanıldı.
Üçüncü olarak da hayatın devam ettiği süre boyunca en kısa andan en uzun zamana; en basit şeyden en değerli şeye kadar her şey bir noktaya benzetildi. Yaşantımız boyunca oluşturacağımız hayat çizgisinin bunlara bağlı olduğu vurgulandı.
Son olarak da bu hayatın iyi ve güzel geçirilmesi gerektiği ve bunun kalıcı izler bırakmada ne kadar önemli olduğu vurgulandı ve bu hayat sahnesindeki yerimiz bazı ayetlerle örneklendirilerek açıklanmaya çalışıldı.
20.05.2008 | Musa AYDOĞDU